Mahlûkatın solukları sayısıncadır yollar ve her yolun sefası olduğu gibi; cefası, çilesi, ızdırabı da vardır. Hele bu yol sonsuzlukla iç içe ise…
Şuphesiz bu yol, aşk ile çıkıp yürüyenlerin, yürüyüp Rehber’ini (s.a.s.) bulan ve o Kutlu Rehber’in peşinde sonsuza erenlerin yoludur. Bu yola revan olan karasevdalıların bir an bile bela-yı dertten cüda düşmüleri düşünülemez. Bir köle gibi esir pazarlarında satılmak, bir suçlu gibi zindanlara atılmak ve memleket memleket sürgüne gönderilmek vardır bu yolun kaderinde.
Bir de düşmanın amansızlığı yanında vefasız dostların elinden ve dilinden gelen imtihanlar vardır bu yolun kaderinde. Nice zamandır insafsız bir kesimin hasmane tavrına karşı yazılan reddiyeler şimdi aynı yolda, daha farklı bir çizgide yürüdüğünü zannettiğimiz “dostlar”ın vefasızlığına karşı yazılmaktadır. “Engellemeler Karşısında Hakka Hizmet Yolu”, “Zaman Dertlenme Zamanı”, “Toplum-Devlet İlişkisi Üzerine Bazı Mülâhazalar”, “Gizli Ajanda İthamı ve Cinnet Psikolojisi” gibi kitabın ilk kısmını teşkil eden yazılar, aynı kader çizgisinde mücadele ediyor görüntüsü veren insanların sabah-akşam gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından rekabet hissiyle attıkları iftiralara karşı “sussam gönül razı değil” mülahazasıyla dile getirilmiştir.
Yolun Kaderi’nin diğer bölümlerinde yer alan “İnsanı Baş Aşağı Götürecek Hastalık: Suizan”, “Düşüncenin Enginleşmesi”, “Allah’ı Hakkıyla Tâzim ve Takdir”, “İmanın Yenilmez Gücü” isimli makaleler ve özellikle kitabın sonunda yer alan “Fitne Ateşi ve Dua” makalesi ise; yol, yolcu ve yolun kaderi arasında mekik dokuyan adanmışlara, yolun erkanına dair ipuçları vermekte, köşe başlarında onları bekleyen tehlikelere karşı uyarmaktadır.